Büyük
balıklar küçük balıkları yem olarak görürler
Türkiye kapitalist gelişim
sürecinde, milli sermaye birikimini yaratmadan, dünya kapitalist küresel
düzenine entegrasyonu sonucu birçok önemli sektörünü yabancı sermayeye teslim
etti.
Bağımsızlık iddiası ile kurulan Türkiye’nin,
ticari ve sanayi faaliyetlerindeki birçok sektörü yabancılaştı. Faaliyetler
sonucu elde edilen kazanç, yurtdışına aktarılır hale geldi.
Yabancı menşeli büyük sermayenin
istekleri; ülkemizin önemli (stratejik) sektörlerine hakim olma isteği ile
sınırlı kalmadı, ticaret sektöründe faaliyet gösteren bakkalların, küçük
esnafın ekmeğine de göz dikti. Ülkemizin ekonomisinin tamamını kontrol etmek
istiyor.
***
Büyük
balığın küçük balığı yuttuğu, serbest rekabetin yüceltildiği uluslararası ekonomik
sisteme, küçük balık olarak adapte
olmaya çalışırsanız yem olursunuz.
Büyük balıklar size yem olarak
bakarken, siz “büyük denizlerde kulaç atıyoruz” şeklinde övünebilirsiniz.
Geçmişte “Türkiye borçlanabiliyor”
şeklinde övünen başbakanlarımız oldu. Bugün gelinen noktada yüksek
borçluluğumuz bizi, ülkemizi, milli politikalar izlemekten alıkoyuyor,
bağımsızlığımızı tehdit ediyor.
***
Bu
nedenledir ki, Cumhuriyet kuruluşundan sonra ekonomik politikalar yerli sermaye
birikimi sağlamaya yöneliktir. Özel girişim teşvik edilmiştir. Yetmediği yerde
devlet eliyle yerli girişimci, sermayedar yaratılmaya çalışılmıştır. O da
olmadı sermaye birikimi ve girişimcilik “devletçilik” adı altında devlet eliyle
sağlanmaya çalışılmıştır.
Bütün bu
çabaların temelinde yerli sermaye birikimini sağlamak ve yerli girişimci
yaratma amacı yatar.
Devlet
ekonomik faaliyetlerden çekilirken, yani birçok sektörde özelleştirmeler
yapılırken, bin bir güçlükle yaratılmaya çalışılan yerli sermaye birikimi,
hiçbir kaygı gözetilmeksizin, yabancı uluslararası sermayeye yem edilmiştir!
***
Yabancı
büyük sermayenin Türk ekonomisine hakim olmasına devlet destek veriyor.
Yerel yönetimler de bu sürece
katkıda bulunuyor. El ele, hep beraber bindiğimiz dalı kesiyoruz. Kendi kuruyan
değirmenimizden, küresel sermayenin çarklarına su taşıyoruz.
Fethiye’de de farklı bir süreç
yaşamıyoruz. Dünya sermayesinin uzantıları olan büyük marketlerden hep beraber
alış veriş yapıyoruz, bakkal Mehmet Amca dükkânını kapatmak durumunda kalıyor,
şehirdeki dükkânlar boşalıyor. Esnaf işsiz kalıyor.
Geri dönülmez bir süreci birlikte
yaşıyoruz.
***
Küresel büyük sermayenin etkisi
ile yerel değerler kaybolmaktadır. Yerel değerlerimizi koruyup, geliştireceğimiz
yerde, kaybolmalarına seyirci kalıyoruz.
Her şeyi
yaşayarak öğrenmek zaman ve para kaybına neden olur.
Yaşanan
tecrübelerden yararlanmadan, tarihi bilmeden alınan kararlar istenmeyen
sonuçlara neden olur.
Erdemlilik
başkalarının yaşadığı tecrübelerden ders almak, tecrübeleri kendi şartlarımıza
uyarlamaktır. İsteğimiz; ülkemizin, insanımızın mutluluk ve refahını
artırmaktır.
***
Liberal
kapitalist düzen ile sosyal devleti ayıran, politikalarına yön veren,
temel ayrışma özünde; güçlünün karşısında güçsüzün yaşam hakkına saygı, güçsüzü
koruma veya bunu reddetme ayrışmasıdır.
İlki; güçlü haklıdır mantığı ile
hareket eder, “doğa kuralları bunu emreder der, doğal yaşama, işleyişe müdahale
edilmemelidir” der.
Diğeri, “güçlünün yanında güçsüz
olanın da yaşam hakkı vardır, devlet koruyup kollayıcıdır, düzenleyicidir.
Yaşam hakkına saygılı gösterilmelidir. Kamu erki, ekonomik, sosyal, kültürel
konularda yönlendiricidir. Toplumu oluşturan tüm bireylerin refah ve mutluluğu
için devletin yükümlülükleri vardır” der .
***
Yerel değerleri korumak, her geçen gün daha fazla önem
kazanıyor. Yerel yönetimler tarafından alınan kararların şehrin siluetinden,
yöremizin kültürel yapısına kadar ekonomik ve sosyal sonuçlar doğurduğu
düşünülünce; belde halkını dönüştüren yerel
yönetim kararları daha da önemli hale geliyor.
Hangi anlayışla yönetildiğimizin
cevabını, belediyemizin yeni kararlarında bulacağız.
Yerel
yönetimin tercihi; güçlünün haklı olduğu, güç dengesinin büyük sermayeden yana
olduğu kontrolsüz serbest rekabeti geçerli sayan, vahşi kapitalizmi koruyup
kollamak mı olacak? Ya da, yerel düşünen, para odaklı olmayan, yerel değerleri
küresel büyük güçlere karşı koruyan bir yönetim anlayışı mı göreceğiz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder