3 Nisan 2018 Salı

Büyük balıklar küçük balıkları yem olarak görürler


     Büyük balıklar küçük balıkları yem olarak görürler
Türkiye kapitalist gelişim sürecinde, milli sermaye birikimini yaratmadan, dünya kapitalist küresel düzenine entegrasyonu sonucu birçok önemli sektörünü yabancı sermayeye teslim etti.
Bağımsızlık iddiası ile kurulan Türkiye’nin, ticari ve sanayi faaliyetlerindeki birçok sektörü yabancılaştı. Faaliyetler sonucu elde edilen kazanç, yurtdışına aktarılır hale geldi.
Yabancı menşeli büyük sermayenin istekleri; ülkemizin önemli (stratejik) sektörlerine hakim olma isteği ile sınırlı kalmadı, ticaret sektöründe faaliyet gösteren bakkalların, küçük esnafın ekmeğine de göz dikti. Ülkemizin ekonomisinin tamamını kontrol etmek istiyor.
                                               ***
            Büyük balığın küçük balığı yuttuğu, serbest rekabetin yüceltildiği uluslararası ekonomik sisteme,  küçük balık olarak adapte olmaya çalışırsanız yem olursunuz.
Büyük balıklar size yem olarak bakarken, siz “büyük denizlerde kulaç atıyoruz” şeklinde övünebilirsiniz.
Geçmişte “Türkiye borçlanabiliyor” şeklinde övünen başbakanlarımız oldu. Bugün gelinen noktada yüksek borçluluğumuz bizi, ülkemizi, milli politikalar izlemekten alıkoyuyor, bağımsızlığımızı tehdit ediyor.    
                                               ***                 
            Bu nedenledir ki, Cumhuriyet kuruluşundan sonra ekonomik politikalar yerli sermaye birikimi sağlamaya yöneliktir. Özel girişim teşvik edilmiştir. Yetmediği yerde devlet eliyle yerli girişimci, sermayedar yaratılmaya çalışılmıştır. O da olmadı sermaye birikimi ve girişimcilik “devletçilik” adı altında devlet eliyle sağlanmaya çalışılmıştır.
            Bütün bu çabaların temelinde yerli sermaye birikimini sağlamak ve yerli girişimci yaratma amacı yatar.
            Devlet ekonomik faaliyetlerden çekilirken, yani birçok sektörde özelleştirmeler yapılırken, bin bir güçlükle yaratılmaya çalışılan yerli sermaye birikimi, hiçbir kaygı gözetilmeksizin, yabancı uluslararası sermayeye yem edilmiştir!
                                                           ***
            Yabancı büyük sermayenin Türk ekonomisine hakim olmasına devlet destek veriyor. 
Yerel yönetimler de bu sürece katkıda bulunuyor. El ele, hep beraber bindiğimiz dalı kesiyoruz. Kendi kuruyan değirmenimizden, küresel sermayenin çarklarına su taşıyoruz.
Fethiye’de de farklı bir süreç yaşamıyoruz. Dünya sermayesinin uzantıları olan büyük marketlerden hep beraber alış veriş yapıyoruz, bakkal Mehmet Amca dükkânını kapatmak durumunda kalıyor, şehirdeki dükkânlar boşalıyor. Esnaf işsiz kalıyor.
Geri dönülmez bir süreci birlikte yaşıyoruz.
                                               ***
Küresel büyük sermayenin etkisi ile yerel değerler kaybolmaktadır. Yerel değerlerimizi koruyup, geliştireceğimiz yerde, kaybolmalarına seyirci kalıyoruz.
            Her şeyi yaşayarak öğrenmek zaman ve para kaybına neden olur.
            Yaşanan tecrübelerden yararlanmadan, tarihi bilmeden alınan kararlar istenmeyen sonuçlara neden olur.
            Erdemlilik başkalarının yaşadığı tecrübelerden ders almak, tecrübeleri kendi şartlarımıza uyarlamaktır. İsteğimiz; ülkemizin, insanımızın mutluluk ve refahını artırmaktır.

                                                           ***
Liberal kapitalist düzen ile sosyal devleti ayıran, politikalarına yön veren, temel ayrışma özünde; güçlünün karşısında güçsüzün yaşam hakkına saygı, güçsüzü koruma veya bunu reddetme ayrışmasıdır.
İlki; güçlü haklıdır mantığı ile hareket eder, “doğa kuralları bunu emreder der, doğal yaşama, işleyişe müdahale edilmemelidir” der.
Diğeri, “güçlünün yanında güçsüz olanın da yaşam hakkı vardır, devlet koruyup kollayıcıdır, düzenleyicidir. Yaşam hakkına saygılı gösterilmelidir. Kamu erki, ekonomik, sosyal, kültürel konularda yönlendiricidir. Toplumu oluşturan tüm bireylerin refah ve mutluluğu için devletin yükümlülükleri vardır” der .
                                               ***
            Yerel değerleri korumak, her geçen gün daha fazla önem kazanıyor. Yerel yönetimler tarafından alınan kararların şehrin siluetinden, yöremizin kültürel yapısına kadar ekonomik ve sosyal sonuçlar doğurduğu düşünülünce; belde halkını dönüştüren yerel yönetim kararları daha da önemli hale geliyor.
Hangi anlayışla yönetildiğimizin cevabını, belediyemizin yeni kararlarında bulacağız.
            Yerel yönetimin tercihi; güçlünün haklı olduğu, güç dengesinin büyük sermayeden yana olduğu kontrolsüz serbest rekabeti geçerli sayan, vahşi kapitalizmi koruyup kollamak mı olacak? Ya da, yerel düşünen, para odaklı olmayan, yerel değerleri küresel büyük güçlere karşı koruyan bir yönetim anlayışı mı göreceğiz?
           

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder