17 Ocak 2013 Perşembe

Fas gezi notları yazıları Fas gezisi Casablanca - Assouira - Marakesh- Quarzazete- Merzouga - Midelt -Fez.

Fas gezi yazısı, Casablanca - Assouira - Marakesh- Quarzazete- Merzouga - Midelt -Fez.                                                        

Plan, 8 günlük bir gezi, Casablanca, Essaouira, Marakesh, Quarzazette, Merzouga, Midelt, Fez, Casablanca. Yaklaşık 2100 Km sürecek yolculuğumuzda her akşam değişik bir yerde ve otelde konaklanacak. Fas’a 7 yıl sonra tekrar geldik, bu defa değişik bir güzergah ve farklı yerler göreceğiz.

4*4 bir araç kiralıyoruz, rehber ve şoförümüz İbrahim bizi Casabanca’da kaldığımız otel Imperial Casablanca’da sabah resepsiyonda karşılıyor.
Otelin konumu iyi, fiyat normal, otel kalitesi iyi. 60 Euro iki kişi. (Bu fiyata daha iyi bir otel bulunabilir Cazablanca’da,  dönüşte son gün IBIS Nearshore Casablanca otelde konakladık, Imperial  Casablanca oteli tercih etmedik)
8 günlük bir gezi, Casablanca, Essaouira, Marakesh, Quarzazette, Merzouga, Midelt, Fez, Casablanca. Araç, akaryakıt, rehberlik ve 6 gece konaklama dahil 1.250 Euro olarak anlaştık İbrahim ile. Daha önceden kendisini tanıdığım için bize biraz uygun fiyat yaptı. Konaklamaları seyehat süresince ona bıraktık, gezi boyunca konaklama tercihlerini İbrahim yaptı.
Fas gezisi ilk günü bir Casablanca sabahında sahil yolundaki lokantalardan birinde uzun dalgaları seyrederek kahvaltı yaptık. Daha sonra yola koyulduk, hedef Essaouira. (Casablanca'yı daha önce görmüştük)
Casablanca’dan çıkınca yol üzerinde denize yakın bölgede ve sahil bandında birçok yeni yapılmış ve yapılmakta olan inşaatlar gördük.
Azemmoure’ da nehir kenarında güreş ve atlı gösterileri izledikten sonra El Jadida’dan geçtik.
Sidi Simail üzerinden Essaouira’ya  yöneldik.
Yollar bölünmüş değil, araç sollarken dikkatli olmak gerekiyor. Yollar biraz dar, karşıdan kamyon gibi geniş araçlar gelince bazen asfalt kısımdan çıkıp yolun asfalt olmayan kısmına geçebiliyorsunuz.
Yollar dar olmasına karşın iyi durumda, yollarda çukur falan yok. 
Öğle yemeği tajin gerçekten güzeldi, hijyenik şartlar ve servis biraz eksiik olsa da lezzet doruktaydı.
Jemaa Shaim’de yemek ve dinlenme için durduk.  Şöför ve rehber İbrahim ile ilk Fas Nane çayını içtik.


Yol boyunca ekili dikili arazilerini geçiyoruz. Verimli tarım arazileri içinden güneye doğru yol alıyoruz. Sulama sistemleri kurmuşlar, Fas bir tarım ve turizm ülkesi.
Casablanca - Assouira arası sahil kesiminde bir hayli bina yapılmış, yapılmakta olan binalar da çok.
352 kml yol katettikten sonra saat 16.00 da Essaouira’ya ulaştık.





Otelimiz Dar L’Oussia’ya yerleşiyoruz. Fiyat iki kişilik oda mevsime göre 50-80 Euro arasında değişiyor.
Otel eski şehir içinde gayet güzel ve temiz, her anlamda otelden çok memnun kaldık.
Kahvaltı kalitesi servis, temizlik tavsiye ederim.
İstenirse akşam yemek de alınabiliyor, bazı akşamlar canlı müzik de varmış. Daha sonra çarşıyı gezmeye çıkıyoruz, sanat galerilerinden, baharat satıcılarına, kafelerden lüks lokantalara çarşı gezimiz devam etti.






Argan yağı ve baharat satıcıları kadınlar sempatik, satış yapmadan bizi bırakmıyorlar.
Akşam  El Minzeh lokantasındayız, şarap bira servisi yapılıyor burada. Güzel bir akşam yemeği ve güzel bir şişe şarap (Beyaz şarap Cuvee Du President 150 Dirhams) Şarap ile yemek toplam 450 Dirham ödüyoruz.
Ertesi sabah kumsal muhteşem.




Essaouira sahilinde yürüyüş yapan yerli ve yabancılara bizde katılıyoruz, diğer taraftan fotoğraf çekiyoruz.Otel Dar L’Oussia’da güzel bir kahvaltı sonrası tekrar çarşıda alışveriş ve gezi.



Öğle yemeği; eski kalenin önündeki balıkçı barınağına giden yoldaki balıkçılar, iki kişi, balık salata alkolsüz gazlı içecek 200 Dirham.
Saat 14:00 de şöforümüz ve rehberimiz İbrahim bizi otelden almaya geliyor, yaklaşık iki buçuk saatlik bir yolculuktan sonra Marakesh'e geliyoruz. (Marakesh ile ilgili detaylar daha önce yazdığım aşağıdaki bölümde mevcuttur, bu yüzden tekrarlamıyorum.) Uzun aradan sonra aynı şehre gelmek güzeldi. Otele yerleştikten sonra, kısa çarşı gezintisine çıkıyoruz.  Eğer meydandaki yiyecek satan arabalardan veya çarşıdaki esnaf lokantalarında yemeyi düşünmüyorsanız biraz pahalı fakat güzel lokantalardan birini seçmek için birçok alternatif var çevrede. 





Müzisyenler, yılancılar, su satıcıları, portatif restoranlar, seyyar satıcılar, faytoncular, falcılarla  meydanda yıllar sonra tekrar buluştuk. Hava aynı hiç değişmemiş, bir müddet sonra seyyar lokantalardan çıkan dumanlar çevreyi sarıyor.
Yıllar sonra bir tek fark var Marakeş'de, Marakeş daha temiz!!. Diğeri, çift katlı turistik gezi yapan kırmızı otobüsleri iptal etmişler, aynı geziyi faytonla yapabiliyorsunuz. 

Küçük işletmeleri koruyan bir yapı var burada, geçmiş yüzyıllardan gelen şehir eski haliyle yaşıyor.
Yerel halkın turizmden kazanç elde etmesi gözetiliyor, veya engellenmiyor diyebiliriz.
Piyasa büyük uluslararası firmalara piyasa teslim edilmemiş, yerel sektörler halen ayakta ve yaşıyor.
Geleneklerin ve farklı yaşam tarzlarının turizm anlamında nasıl kazanca dönüştüğünü burada gözlemleyebilirsiniz. Fas; turizm anlamında ders alınması gereken bir ülke, örnek alınması gereken bir ülke. Bence Fas'dan turizm anlamında öğreneceğimiz şeyler var.
Bence, geleneksel yaşamın turizm metası olarak pazarlanması ve kendisine has bu yaşamın kıymetli bir turizm argümanı olduğu yöneticiler tarafından biliniyor ve bu yaşam tarzının devam etmesi destekleniyor.
---
Turistin çay talebi sadece ve sadece Fas nane çayı olarak karşılanıyor.
Siyah çayı turist istiyor diye bulundurma, isteyene siyah çay servisi yapalım diye bir anlayış söz konusu değil.
Fas'da çay deyince nane çayı anlaşılıyor. Bence bu, gelenekleri koruma, dolayısıyla kimliği koruma ve bir duruş sergileme anlamında son derece önemli ve değerli bir örnek.
Yine aynı şekilde Fas mutfağı genel olarak üç veya dört ana yemek (tajin çeşitleri), iki salata ( Berber ve Moroccon salata) ve soğuk meze olarak beş - on çeşitten oluşuyor. Bizdeki "Turistik" anlayış burada yok.

---
Fas'dan öğreneceğimiz çok şey var demiştim, evet Fas'da plastik torba ve poşet kullanımını yasaklamışlar.
---
Marakeş'de otelde gecenin içinden gelen bir ses ile uyanıyoruz, sabah saat 5.30 civarında bir uğultu şeklinde yükselen ses anlaşılmıyor, daha sonra resepsiyondaki görevliden öğreniyoruz, sabah yan bina güne Kuran okuyarak başlıyormuş.

 ---
Kahvaltı sonrası İbrahim bizi otelde kahvaltı sonrası karşılıyor. Bugün program; Ait Ben Haddou Kasbah, Quarzazete, Dades Vadisi. 



Yolculuk gayet keyifli geçti, yol üzerinde birkaç mola verdik, fotoğraf çektik. Artık molalarda çay sormuyoruz, kahve içiyoruz. 



Fas kırsalı: evler çatısız, genel olarak toprak evler. 




Atlas dağlarını kuzeyden güneye geçiyoruz, virajlı yollardan yaklaşık olarak 2300 rakıma ulaşıp küçük köyleri geride bırakıp yolumuza devam ediyoruz.
Yolda küçük kasabalardan birinde yemek molası veriyoruz, lokanta kalabalık, yemekler iyi ama lavaboda sabun yok.
Sabunsuzluk kırsal bölgede hat safhaya ulaşıyor, hiç bir lokantada sabun yok, Seyehat edenlerin çantasında sabun taşımasında fayda var, otel pansiyonlarda bile bu sıkıntıyı 4 gün boyunca hissedeceğiz.
Bu arada Türkçe sabun, Arapça sabun aynı, sabun ararken öğrenmiş oldum.
Öneri: Fas'a kırsal bölgelere seyehat edecek gezginlerin otellerde kullanmak üzere 2 kalıp büyük sabun, çantalarında bulundurmak üzere 3 - 4 adet küçük sabun bulundurmalarında fayda vardır.
---
Ait Ben Haddou Kasbah bir toprak kale, sur duvarları ve kale içinde kısmen yaşam devam ediyor, evlerin bir kısmı hediyelik eşya dükkanlarına dönüştürülmüş. Gladyatör filminin bir kısmı da burada çekilmiş. Kasbahın ön tarafındaki hurma bahçeleri bu toprak surlara ve burçlara renk katıyor. Kasbahın önünde akan küçük nehir vadinin hayat kaynağı.



Ait Ben Haddou Kasbah gezisini toprak evleri tamir eden ustaları ve işçileri selamlayarak, bahçelerden geçerek, nehri kaymadan, düşmeden, ayakkabıları ıslatmadan aşarak tamamlıyoruz. 
Quarzazet'e doğru yola koyuluyoruz. Yaklaşık 1 saat yolculuk sonrası Hollywood film endüstrisinin yakın ilgisini çekmiş ve yıllar içinde birçok ünlü film yıldızını ve yapımcısını konuk eden Quarzazete varıyoruz.
Alttaki fotoğraf Quarzazete Kasbah, bu binanın tam karşısında Sinema Müzesi var. İlgililer için çok ilginç olabilecek bir müze. Biz de yaklaşık 1 saatlik bir müze ziyareti ve mola veriyoruz burada.




Sonra yola koyuluyoruz tekrar, yaklaşık 2 saatlik yolumuz var Dades Vadisine. Akşam konaklama Amazigh Aile Pansiyonunda. Oda ve yemekler iyiydi.
Berberiler kendisini Amazigh olarak tanımlıyor, özgür insan demekmiş kendi dillerinde. Berber veya Berberi nitelemesi Barbariandan veya barbardan geliyormuş, tarihte başka milletler bu topluluğu bu şekilde tanımlamışlar.
Akşam yöresel müzikler ile bir berberi zikir alemi içinde bulduk kendimizi. Bu turistler için yapılmış bir gösteri olmaktan ziyade bir çok milliyetten konukların katıldığı, bir müddet sonra herkesin içselleştirdiği trans haliydi. 



Daha sonra Faslılar (Berberiler), Çinliler, Hintliler, İsviçreliler, Türkler ve İspanyolların siyasi sohbetleri. İlerleyen saatlerde Berberi ev sahibimizin Türklerin Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde gerçekleştirdikleri Türk devriminin önemini anlatan konuşmaları. Atlas Dağlarının Dades Vadisinde saatler 24.00 e yaklaşırken radikal islamdan, laisizme derinleşen sohbette Berberilerin Arap baharı sürecinde barış ortamına zemin hazırlayan anayasa değişiklikleri ile kazanımlarını öğreniyoruz. Artık tabelalarda Berberi lisanında ve alfabesinde yazılar görülmekte, ayrıca başbakanları Berberi imiş.
--
Ertesi sabah yola devam, hedef vadi derinliklerinde, ilginç manzaralar, güzel fotograf kareleri.





Dades Kanyonu'ndan fotoğraflar


Daha sonra Tinghir üzerinden Todra Kanyonuna yöneliyoruz, yaklaşık 1 saat 30 dakikalık bir yolculuk



Dağcılar, gezginler, turistlerle kanyonda buluşma, kısa bir gezinti sonrası yaklaşık 2 saat 30 dakika sürecek yolculuğa, Merzouga'ya yöneliyoruz.  Yolda kısa molalar, küçük yerleşimler.
Fas'da sandalet terlikler çok güzel ve kaliteli, şöför İbrahim'in terlikleri ise bağcıklı, değişik. Ben de kendime bir çift alacağım. Merzouga girişinde satılıyormuş.
Mola yerinde bağcıklı sandaletler var, bunlar heryerde satılan sandaletlerden farklı, ayrıca kum fırtınalarından korunmaya yarayan, başa sarılan uzun ince kumaş örtüyü satın almak ve pazarlık safhası yaklaşık yarım saat sürüyor.

Akşam olmadan Merzouga'ya ulaşıyoruz.
Merzouga'da otel, Palais De Dune. Otele geliyoruz, ama biz çölde otele ait olan kampta kalacağız.
Kampa deve ile gideceğiz, 15 kişilik bir gurubu taşıyacak develer yorgun görünüyorlar.
Deve ile ilk seyehatim olacak. Yaklaşık 1 saat civarında süren bir yolculuk sonrası kampa ulaşıyoruz.
Kamp kıl çadırlardan oluşuyor, kıl çadır geleneği bize yabancı değil. Uzun zamandır kampta kalmamıştım.







Kumlar o kadar ince. Kumda çıplak ayakla yürümek değişik bir duygu.
Gece kampta kalabalık bir gurup olduk, yaklaşık 30 kişiyiz.
Sabah gün doğuşunu kaçırmamak için biraz erken yatıyoruz saat 24.00.
Yarın sabah kalkış 6:00.  Gece uyanınca ağzımda kum gıcırtıları.
Kampta banyo yok, basit bir tuvalet ilkel şartlarda, bir de çeşme var dışarda.
Sabun çölde kampta da yok.
Bir gurup gün doğuşunu izliyor, diğer gurup develerle otele dönüyor, diğer gurup 4*4 araçlarla otele dönüyor, ben de 4*4 araçla otele dönerken çöl safarisi yapma imkanı buluyoruz. Keyifli bir deneyim oldu kumların üzerinde araba ile sörf yaptık.
Otelde güzel bir duş ve kahvaltı.
1 gecelik kamp hayatı yerleşik düzenin kıymetini anlamaya yardımcı oldu.
Şöfor ve rehberimiz İbrahim ile kahvaltı sonrası programı yapıyoruz, akşam Midelt'de kalacağız.


Molalar ile birlikte yaklaşık 4 - 5 saatlik bir yolculuk olacak.
Yola çıkmadan önce sabahleyin tekrar Sahara kumullarına gidip birkaç fotoğraf çekiyoruz.
Ogün, Merzouga sabah yürüyüşü Sahara kumullarında keyifle yapıldı.
Yola koyulduk yine, bugün hedef Midelt.
Yol üzerinde fosil kayalardan yapılan hediyelik eşyalar ve mermer atölyesinde mola veriyoruz. Milyonlarca yıllık fosil kayaçlardan yapılan süs eşyalar ve mermer malzemeler ilginçti.




Yol üzerinde Sahara bölgesini terketmeden, birkaç yıl önce çölde bir gece ansızın fışkıran gayzer ve suyun akış güzergahında oluşturduğu sarı kalkerli yapıyı görüyoruz. Herhalde yıllar içinde bizdeki Denizli - Pamukkale'nin Fas versiyonu (Saharakale) burada tezahür edecek.  Ve Saharakale'nin hemen park yerinde hediyelik eşya satın alabileceğiniz kıl çadır hizmetinize girmiş, kendisine bol kazançlar dileyerek Midelt'e yöneldik.



Bugün Atlas dağlarını güneyden kuzeye geçeceğiz,  diğer ifadeyle Kuzey Sahara çöl bölgesinden Akdeniz coğrafyasına seyehat edeceğiz. Yol boyunca değişimi gözelemliyoruz. Rakım yol güzergahında 1500 -1800 metre civarında değişiyor.
Midelt'de Hotel Taddart; iyi konaklama imkanı sunuyor. 4 yıldızlı bir tel. Açık büfe yemekler gayet lezzetli.
Şarap menüsü alternatif seçenekler sunuyor ve fiyatlar uygun 1 şişe şarap 150 Dirhem ile 250 Dirhem arasında değişiyor.
Otel yarım pansiyon. Akşam yemeği ve kahvaltı fiyata dahil.


Güzel akşam yemeği yanında, yöresel müzik gurubu ve dans gösterileri akşamı keyifli hale getiren bir diğer unsur oldu.
Ertesi sabah yolculuk güzergahımız 7 yıl sonra ikinci defa göreceğimiz Fez.
Kimine göre; tarihin sayfalarından gelen, kimilerine göre zamanın yavaşladığı bir şehir Fez.
İkinci defa görmek için yine heyecanlıyız.
---
Yolda sedir ormanlarına selam veriyoruz, bazen kucaklıyoruz yüzyıllık ağaçları, bazen atlasların ardıçlarına gülümsüyoruz. Mağrur sedirler ile hidayete ermiş ardıçlar arasından yolumuza devam ediyoruz.
Bazen bir doğal gölette şarkı söyleyen kuşlar, bazen de yol kenarında satış yapan çiftçiler ile selamlaşıyoruz.
Arkadaşlık kuracağımız maymunlar ile yol kenarında rastlaştık, fıstık ikramı samimiyetimizi artırdı.


Midelt- Fez yol güzergahı İfran şehrinden geçer. İfran güzel evleri ve bakımlı park bahçeleri ile sanki bir Avrupa şehri.
Öğleden sonra Fez şehrindeyiz yedi yıl aradan sonra. (Fes ile ilgili yazı alt kısımdadır)






Ertesi gün Fez - Casablanca yolculuğu için öğle saat 14:00 de randevulaşıyoruz.
Öğleden sonra yolda geçiyor. Fez - Casablanca arası yol çift şeritli bölünmüş yollardan oluşuyor.
Akşam IBIS Nearshore Casablanca oteldeyiz. Şöfor biraz oteli bulmakta zorlandı ama netice itibariyle otel bulundu ve orada kalabildik.
Sabah İstanbul yolculuğu.





                       CASABLANCA - MARAKESH - FEZ GEZİ NOTLARI 

            Halen İstanbul’dayız ama Casablanca’ya gitmek üzere Royal Air Maroc uçağına geçince lisan değişti. Yabancı bir ülkeye gidiyorduk artık.
            Pilotların İngilizce aksanlarını değişik bulurum, konuşmaya bir anlaşılmazlık katmak duygusu hakimdir, Royal Air Maroc pilotlarının İngilizce konuşmaları ise tek kelime ile anlaşılmazdı.
            ---
            Fas’a tur organizasyonları dışında bağımsız olarak seyahat etmek fikri belki güzel fikir ancak diğer ifade ile bilinmezliğe yolculuktu bizim gezi.  Yerel kültürü ve bölgeyi görmenin, yaşamanın yolu buydu. Hayat tecrübemiz biraz daha artsın istedik. Seyahatin başlangıcında biraz kaygılandım.
            Tur organizasyonu ile seyahatleri ve guruplar halindeki gezileri kolaycılık olarak değerlendiririm. Bu yüzden olsa gerek kitle turizmine, gurup gezilerine mesafeli yaklaşırım. Başında rehberleri ile gezi yapan turistler bende yapay bir duygu yaratır. O lezzetin yapay olduğunu düşünürüm hep. Oysa; bağımsız geziler özgürlüktür, bilinmezliğe yolculuktur, biraz heyecandır. Hele üçüncü dünya ülkelerine yapılan geziler beni daha fazla heyecanlandırır.
            Aklımdan geçiyor; Wright kardeşlerin bisiklete benzeyen uçaklarıyla yaptıkları ilk uçuş denemesinden yaklaşık olarak yüz yıldan fazla zaman geçmedi, biz bugün jet motorlarının hızlandırdığı modern uçaklarda uzun mesafeleri kısa sürelerde aşılıyor.
           İnsanoğlunun birbiriyle rekabetinde, rakibini alt etme, yenme, yok etme, güdülerini tatminini, bilimsel temellere dayandırarak gerçekleştirebileceğini anlamasıyla sağlamış. İnsanın doğa ile mücadelesinde, rakipleri ile mücadelesinde kendisine oluşturduğu dayanak ve düşüncelerini inşa ettiği temel bilimsel düşünce olunca başarılı olabilmiş.
            ---
Royal Air Maroc yolcularının el çantaları, bagajları o kadar fazlaydı ki bavulların bir kısmı yolcu koltuklarının üzerindeki el çantaları için ayrılmış bölümleri de doldurmuşlardı.
Biz küçük sırt çantalrı ile seyahat ediyorduk. Başka çantamız yoktu. Bunlara bile zor yer bulabildik. Bu yükle uçak nasıl havalanacaktı?
            Yaklaşık dört saatlik rahat bir uçuş sonrası Casablanca hava limanına ulaştık.
Yöresel kıyafetli uzun sakallı erkekler bizim görmeye pek alışık olmadığımız görüntüler.
Fransızca ve Arapça konuşuluyor. İngilizce anlaşmakta zorluk çekmemiz seyahat boyu sürecek herhalde.
            Havaalanında açık bankalar var döviz bozduruyoruz. Yaklaşık 100 Euro ya 1101 Dirhams satın alıyoruz. 
            Fas’ta iki çeşit taksi var, birisi beyaz diğeri kırmızı küçük taksiler.
            Önce beyaz taksi ile gitmeyi düşünüyoruz 250 dirham istiyor taksici Casablanca’ya, sonra 200 dirham olur diyor. Tren tarifesi de almak için, hem de treni öğrenmek için tren ile merkeze girmeyi tercih ediyoruz. Bilet satıcısı önce tarife vermek istemiyor, belki de anlamıyor bizi ama sonunda hem biletleri aldık hem tarifeyi. (Şehir merkezine 2 kişi 80 dirhams). Tren ile Fas seyahati yapacaklar için son derece faydalı bir ulaşım aracı.Tarife seyahat konusunda sonra çok işimize yaradı. Gezide treni çok kullandık. 
Tren çok konforlu değil ama kötü de değil, Fas’ta tren dakik ve gayet iyi işleyen bir sistem kurulmuş.
Bu arada cep tel açtım, kontrol etmek için, açınca Türk Konsolosluğundan mesaj geldi “Fas’a hoş geldiniz ve konsolosluk telefonu”. Bu mesaj kendimize olan güvenimizi bir kat daha artırdı. Ne de olsa bilinmezliklerle dolu bir yolculuğun ilk anlarını yaşarken ve daha önümüzde bilinmezlerle dolu bir hafta varken bu mesaj küçük bir destek oldu.
Merkez istasyonda iniyoruz trenden Casa Voyeger.
Küçük taksi ile Astrid Otele 50 dirhame pazrlık yapmamıza rağmen otelci biraz kazıklandığımızı söyledi. (20-30 dirham tutarmış gardan otel normal olarak).
Astrid Otel merkezde 3.sınıf bir otel. Akşam çantaları bırakıp çıkıyoruz. Caddeler çok canlı, restoranlar dolu, seyyar satıcılar yiyecek satanlardan çorap satanlara her yerde tezgahları açmışlar.
Değişik lezzetleri denemek gerek diye düşünüyoruz.
O gün akşam yemeği “pizza sokakta”. Pizza dükkânı küçük içeride yer yok, sipariş gelince ya paket alıyorsunuz ya da yol kenarına konulmuş masada yeniyor.
Yemek sonrası kısa yürüyüşte tatlıcıya uğruyoruz, değişik tatlılar var.
Keşfe devam ediyoruz, köşede bahçeli bir restoran, içki almak istiyoruz ama içkiyi yemek ile birlikte servis yapabilirlermiş. Çin restoranı ise biraz ileride.  
Biz de köşede içeride sıgara dumanı yoğun olan bir bara gidip birer bira alıyoruz. Kısa süre sonra; sigara içmeyenler için iç mekan fazla kalınacak bir yer olmaktan çıkıyor.
--
İlk sabah Casablanca;
Kahvaltı otelde var, ama biz çevreyi keşfe çıkıyoruz Medine’ye doğru yol alıyoruz.

Hemen yanımızda ilginç kıyafetli bir adam beliriyor. Su satıcısı, foto çektirip para alacak. Tatilde daha toleranslı davranış gösteriyorum, sucu ile hatıra fotoğrafı çektiriyoruz, tabii adamın parasını da veriyoruz.
Alışmakta fayda var size yaklaşanlara çünkü gezi boyunca sizi bırakmayacaklar. Her yerde yanınızda size yardımcı olmak isteyen, para isteyen, bir şey satmak isteyen birileri bitecek.
Eski şehre yürüyerek gidiyoruz. Kahvaltıda taze meyve suyu ve pasta var, eski şehri dışındaki dükkânlardan birinde, o sırada bizim başbakan Tayip Erdoğan televizyonda beliriyor. Türkiye’nin imajı Fas’da iyi, Türkleri seviyorlar.

Hasan II Cami ziyaret ediyoruz. Dünyanın en büyük camisi olduğunu öğreniyoruz Hasan II Camisinin.
Fotoğraflar çekip ayrılmayı düşünürken çıkışta bir adam musallat oluyor, taksici imiş, bize şehri gezdirmek istiyor. Çantalar sırtımızda olunca turist olduğumuz apaçık ortada. Faslı taksicimizle sıkı pazarlık sonrası 1 saatlik gezi için130 Dirhama anlaştık, bizden önce 200 istemişti. Aslında bu ücret taksi ücretinden ziyade rehberlik ücretiydi.
Adı İbrahim olan taksicimizle Türk olduğumuzu anlayınca muhabbetimiz arttı.
Sahil şeridini, Anfa bölgesini, zenginlerin oturduğu bölgeyi, iş merkezlerini gördük.
            1 saatlik gezi sonrası bizi Medine girişinde bıraktı, sabah geldiğimiz yerdeydik tekrar. Para isteyen veya size mendil satmak isteyen yapışkan çocuklar eşliğinde meydandaki lokantaya oturduk, menüde köfte vardı ve gayet lezzetliydi. (İki kişi 85 Dirhams)
            Casablanca Medine gezisine devam.
            Pazar gün olmasına rağmen bayağı kalabalık, bir çok dükkan kapalı, herhalde hafta içi çok daha kalabalık.
            Medine merkezinde sarı renkli camiyi ziyaret etmek isteyince önce içeri almak istemiyorlar, Türk olduğumu söyleyince ve pasaportu gösterince adam yumuşadı içeri buyur etti, dışarıdakiler hala neden içeri girdiğimi soruyorlar, içeri buyur eden adam dışarıdakilere izah ediyor, rahatlıyorlar.


            Cami ziyareti sonrası Marakeş’e gitme kararı çıkıyor, Kazablanka’yı bitiriyoruz, zaten çok fazla bir şey yok görmeye değer.
            Casablanca - Marakeş tren bileti 1. mevkii iki kişi 280 - 300 Dirhams arasında bir fiyattı.
            Trende sayısı yaklaşık 30 kişi kadar olan Japon gurup görüyoruz, rehbersiz seyahat ediyorlar.
            Kâğıt fabrikası dolayısıyla kötü kokan yerden geçerken Dalaman kağıt fabrikası aklıma geldi, yıllarca bu kokunun içinde yaşamıştı Dalamanlılar.
            Trende Suud adlı arapla ve şarkıcı Laila ile tanıştık, Laila Marakeşli imiş.
            Yaklaşık 4 saate yakın tren yolculuğundan sonra Marakeşteydik.
            Gardan bir şehir haritası aldık. Nerede kalacağımızı bilmiyoruz.
            Gar çıkışında bir taksi durdurduğumuzda akşam karanlığı olmuştu. Jemaa El Fnaa meydanına 20 dirham istedi aynı zamanda bize yeni şehirde başka otel de tavsiye etti, biz meydana yakın bir yerde henüz bilmediğimiz bir yerde kalmayı düşünerek meydanda indik.
Kalabalığı takip ederek ünlü meydana vardık.
Meydandan yükselen dumanlar orada büyük bir ateşin yandığının habercisiydi ve seyyar lokantalardaki canlılık görmeye değerdi. Her türlü yiyeceğin bulunduğu lokantaların önünden geçerken hemen bir ayakçı sizi kendi lokantasına davet ediyor.


            Bir tarafta belki de dünyanın en büyük seyyar restoranı hizmet vermekteyken, diğer yanda su satıcıları, yılan oynatıcıları, mahalli sanatçılar, masal anlatıcılar.
            Tabii bu arada halen sırt çantalı olduğumuz için otelci olduğunu sonradan öğrendiğimiz Nurettin bize otel göstermeyi teklif etti. Bizde fazla itiraz etmeden önerilen otele bakmaya karar verdik. Meydana açılan sokak içinde merkeze çok yakın yaklaşık 50 metre uzaklıktaki Otel Cecil  riyad tarzındaki o gün akşam konaklayacağımız otelimizdi
350 Dirhams iki kişi gecelik fiyattı.
            Nurettin gece vardiyasında çalışan otelci, bizi çalıştığı otele götüren.
            Nurettin’e içkili lokanta sorduk. Ara sokaklardan bizi götürdüğü yerden otele geri dönememe ihtimaline karşılık daha kolay bir dönüş yolunu göstermeyi de ihmal etmedi.
---
Otelde kahvaltı yoktu.
Sabah kalkınca kendimizi hemen yakındaki büyük meydanda buluyoruz.
Meydanda birkaç portakal suyu sıkan satıcı var, bardağı 4 dirhams.
İlginç olan dün akşam büyük meydanı dolduran lokantalardan geriye hiçbir şey kalmamış. Meydanın her yerinden motosikletler, faytonlar, kamyonlar geçiyor şimdi.



Ünlü Kuttubiye Camii meydanın hemen ilerisinde, yürüyüş mesafesinde.
Şehir turu yapan kırmızı çift katlı otobüsler Marakeşi gezmek için ideal (260 dirhams), Bilet alınca bir haritamız daha oldu, kırmızı ve mavi hatlardan oluşan iki değişik güzergahta çalışan otobüslere aynı bilet ile binebiliyorsunuz. Biletler bir veya iki günlük satılıyor. Bir günlük tur yeterli oluyor, zaten birkaç saat içinde tur tamamlanıyor.


İsterseniz fayton kiralayıp benzer bir geziyi yapabiliyorsunuz. Fayton otobüsün giremeyeceği sokak aralarına girebiliyor denemeye değer yaklaşık 1 saatlik bir gezinti oluyor.
Şehir eski ve yeni şehir olmak üzere iki kısımdan oluşuyor. Eski şehir ve sur duvarları çok iyi korunmuş durumda.
Yeni şehir ise modern şehircilik anlayışının iyi örneklerinden birisini oluştururken, geleneksel renklerin ve mimari dokunun en üst düzeyde yeni şehre yansıtma çabası gözlemleniyor.
Şehirde motosiklet çok kullanılıyor, egzoz gazı rahatsızlık verici düzeyde, eski şehirde dar sokaklarda gezinirken daha yoğun egzoz solursunuz. Ne yapalım Marakeş böyle bir şehir, egzoz kokusu bizi şehri gezmekten alıkoyamayacak.
Bisiklet de halkın yaygın olarak kullandığı ulaşım aracı.
Fayton herhalde turistler için bir atraksiyon ama ilginç. At arabaları da var günlük hayatta kullanılıyor.
             Kırmızı şehrin dar sokaklarında eski şehri (medina) keşfetmeye devam ederken gün yarılanmıştı.
            Dar sokaklarda bizim ülkemizde kaybolmuş birçok el sanatını, zanaatkârı, tüccarı yüzyıllar önceki haliyle yaşar halde görmek ve yaşamak herhalde turizm açısından Fas’ ilginç kılan nedenlerin başında gelir.


            Meydana açılan dar sokaklardan birinde “Jardins Dar Mimoun” adlı restoran görüyoruz kapıdaki siyahi adam bizi içeriye davet ediyor, bahçesinde konumlanmış masalarda yemek yerken kuşların en güzel melodilerini dinleyebilirsiniz.
            Biraz ilerideki “Dar Essalam” lokantası ilginç, daha büyük ve işlemeleri oymaları, kakmalarıyla pahalı bir lokanta olduğu belli, burada iç avlu yok bahçe yok çiniler oymalar hakim. Bu lokantayı yarın akşam ziyaret edeceğiz.
            Otele geri dönünce kaldığımız otelci bu akşam kalacak isek konaklama ücretini peşin istiyor, biz de oteli değiştirmeye karar veriyoruz.
            Jardins Dar Mimoun lokantasının hemen yanından ayrılan ara sokakta “Riad Les Beugainvilliers” adlı riyad otelde kalacağız bu akşam, önce resepsiyonist bize oteli gezdiriyor, gayet zevkli döşenmiş ve temiz güzel bir butik otel. Sahibi Mısır’lı imiş, 800 Dirhams gecelik fiyat indirimli olarak. Kuş cıvıltıları oteli kaplamış, huzurlu ortama katkı sağlıyorlar. 
Riad Les Beugainvilliers adlı riyad oteldeki görevli otelin kalitesinden emin , kaliteli otel olduğunu bilerek, biraz da ukala bir tavırla 800 Dirhams den aşagı olmaz diyor. Ödemeyi nakit yapıyoruz, iskonto yaptığı için fatura vermek istemiyor, (yüksek sezonda 1200 Dirhams diyor)
            Akşam Jardins Dar Mimoun’dayız içkisiz bir lokanta ama yemekler özellikle mezeler çok güzeldi. Fas’ta damak tadı biraz değişik birçok sebze şekerli pişiriliyor. Domatesli meze bize göre domates reçeli gibiydi. Sebzeler katılan kimyon değişik lezzet için bir örnek.
Garson Hamdullah ve saz heyeti bahşişi hak ediyor.
            Akşam yine Jemaa El Fnaa dayız. Kısa turun ardından Hasan ve ekibinin müzikli gösterisinde berberi toplulukla yaklaşık 1 saat beraberiz.


            Otele dönüşte sırtıma atlayan maymun ile irkiliyorum. Belli ki bu akşam maymun oynatıcısının işleri zayıf kalmış, anlaşıldı fotoğraf çekilip para vermeden kurtuluş yok. Yılan oynatıcıları ile benzer bir olay yaşamamak için onlarla göz göze gelmemeye çalışıyoruz, onlardan biraz uzak geçiyoruz.
            Şehrin kalbi Jemaa El Fnaa’da atıyor.

Yerlisiyle, yabancısıyla, yemeğiyle, müziğiyle meydan şehrin merkezi. Marakeş’te ortaçağı yaşatan sadece meydan değil, meydana açılan dar caddelerdeki küçük dükkanlar, lokantalar, zanaatkarlar, küçük atölyeler, baharatçılar sanki tarihin tozlu yapraklarından kopmuşlar. Sanki zaman durmuş, saatler yavaşlamış insanlar bir mistik ortamda izole olmuşlar.
---
Sabah kuş sesleri eşliğinde kahvaltı yaparken, öğreniyoruz ki Marakeş’te çok kuş varmış. Biz otel bu kuşlara özel olarak bakıyor, besliyor diye düşünmüştük. Kuşlar birbirleriyle konuşurken biz fısıltı ile konuşuyoruz.
Fas kahvaltısı 2 çeşit reçel, tereyağı ve yağda kızartılmış biraz kalın pişirilmiş yufka.
Çay olarak şekerli nane çayı.
Oldukça rahatlatıcı bir ortam. Kahvaltı Fas usulü fazla çeşit yok.
Kahvaltı sonrası dar sokaklarda faytonların at arabalarının motosikletlerin arasından Souk’a doğru ilerliyoruz. Dar sokağın iki yanındaki küçük otantik dükkânlar mesaideler.

Herhalde 20- 30 defa sorulan sorulara “hayır” demekten yorulunca teslim oluyoruz, mecburen yeni bir arkadaş ediniyoruz.
İngiliz olmadığımız tipimizden belli, Fransızca konuşmadığımız için Fransız olmadığımız anlaşılıyor, o halde İspanyol, İtalyan vs gibi soruya belki günde 30 defa cevap vermek durumunda kalıyorsunuz.
Bir yerden sonra biraz sıkıcı oluyor.
Size mütemadiyen bir şeyler satmaya çalışıyorlar, hem de yüksek fiyatlara.
Kazıklanmamak için dikkatli olmak gerekiyor. Pazarlık yapmazsanız kesin kazıklandınız demektir. Öncelikle satın alacağınız mal ile ilgili bir ön araştırma yapmanızı tavsiye ediyorum.
Bizimle arkadaşlık kuran kişi bizi başka bir arkadaşına devrediyor, o Berberi genç bizi tabakhanelere götürüyor. Aynı zamanda o gün orada Berberi pazarı varmış.

İlkel şartlarda çalışan tabakhanelerin kokusunu azaltmak için girişte elimize bir tutam yeşil nane tutuşturuyorlar. Kısa açıklamalardan sonra deri eşya satan dükkânlara yönlendiriliyorsunuz, tabii orada size gayet güzel bir kazık hazırlanmış bekliyor, dikkatli olun!
Artık orada maharet sizde, kazıklanmak yada az kazıklanmamak size kalmış.
Marakeş Madinası –eski şehri çağların gerisinden kopup gelen bir şehir gibi, geçmişte kalmış bir şehir. Geleneklerin yaşatıldığı, üretim tarzının halen geleneksel yöntemlerle yapıldığı, ekonomik ilişkilerin geçmişte yaşadığı bir şehir.

Marakeş’in modern yüzü ise eski şehrin sur duvarlarının dışına kurulmuş yeni şehirde. Yeni şehir de gelenekleri rencide etmeden, geleneksele uyumlu bir şekilde yerleştirilmiş. Mimari ve renkler yöresel özellikleri taşıyor.
Her ırktan insanı buluşturan bir şehir Marakeş.
Eski şehri yaşatmak için sanki her bireye bir görev verilmiş ve o görevi başarıyla icra etmeye çalışan insanlar görüyorum. İzlenimim şahsi menfaatten ziyade her birey kamusal bir görev üstlenmiş yaşamak ve şehri yaşatmak için.
Geçmişlerini, geleneklerini kendi aralarında yaşatırken modern dünya ile paylaşmaktan zevk duyuyorlar.
Her Fas’lı ile karşılaşmanızda klasik soru nerelisin sorusu. Türk olduğumuzu öğrenince yakınlık gösteriyorlar. Fas’ta Türk yapımı dizi filmler çok meşhur.
Pahalı otelden ayrılıyoruz. Biraz ilerdeki 380 Dirhams olan banyolu odada Yine Riad olan, biraz daha küçük odası olan bir otele yerleşiyoruz.
Otelin dışında beklerken, yaklaşan kişi haş haş satmak istiyor, tabii olarak cevap “no” oluyor. Esrara başlamak için bu kadar yol gitmeye gerek yoktu.
Meydana açılan caddelerden birinde nane çayı ve kahve molası verdik, herhalde biraz fazla oturmuş olacağız ki istemeden hesap geldi.
Kararlıyım fayton turu yapmadan Marakeş’den ayrılmayacağım.

Faytoncu ile sıkı pazarlık yapıyoruz, pazarlık gerekli olduğunu düşünerek.
Paramız kalmadı deyince; Faytoncu “Her şeye para yetti de bir tek atlara mı para kalmadı? diye sordu. 
200 dirhams istedi 130 dirhams anlaştık. 150 versek de olacakmış diye düşündüm sonradan. Faytoncu ile fotoğraf çektiriyoruz.
Meydan yine insan kaynıyor, lokantalar kurulmuş.
Akşam Dar Essalam Lokantasındayız. Eski şehirde Jemaa El Fnaa meydanına açılan dar sokaklardan birinin üzerinde. Dün gezip beğenmiştik. Lokanta değil duvar işlemeleriyle, tavan işlemeleriyle, çinileriyle sanki bir müze.
Garsonlar biraz şakacı, servis esnasında atraksiyonlar yapıyorlar. Dansözler var canlı müzik var. İçki servisi var. Menü olarak servis yapılıyor. Bir menü bir kişiye fazla geldiği için iki kişi bir menü alıyoruz ve hesap 390 dirhams.
Dansöze para takınca diğer müşteriler de para takmaya başladılar. Dansöz o akşam iyi iş yapmıştır herhalde.
---
Marakeste bulunduğunuz zaman içinde Essaouria turuna katılabilirsiniz. Biz kişi başına 200 Dirham ödedik, 10 kişilik bir minibüsle güzel bir günübirlik günlük tur oldu, gezginler ise Essaouria'yı gezinin bir kaç gün konaklanacak şehirlerinden birisi olarak belirleyebilirler.
Marakesten yapılacak günübirlik gezilerden bir diğeri Ourika Vadisi gezisi, isterseniz bu geziyi tur satın alarak, veya özel 4*4 söförlü araç kiralayarak yapabilrisiniz. 4*4 araç söför ve rehber 6 saatlik tur 600-700 Dirham arası bir fiyat ödeniyor. Gayet keyifli bir gezi. Tavsiye ederim. Söför ve rehberimiz İbrahim resmi rehber ve Marakeşten yola çıkılan diğer turları da özel olarak organize ediyor. Web sayfasından ve eposta adresinden direkt irtibata geçebilirsiniz. Ayrıca üç dört değişik güzergaha günlük tur düzenleniyor, Bu turlara da katılabilirsiniz. İster özel araç kiralayın ister tur acentasından satın alın. (4 kişi birlikte günlük özel araç kiralamak daha keyifli ve karlı olur)




----
Sabah 7 treni ile Fez’e gitmek üzere meydana geliyoruz. Taksiciler gara 50 dirhams istedi birkaç taksici sonrası 20 dirhama anlaştık.
            Marakeş – Fez 590 Dihams 2 kişi 1. mevkide
            ***
            Salaşlık bir yaşam tarzı, hijyen kurallarının pek umursanmadığı bir yer burası.
            Yöresel kıyafetlerle dolaşan bir çok insan görüyoruz. Basit, sade ve ayak bileklerine kadar uzun olan bu giysiyi kadınlar ve erkekler giyiyor. Terlikler ise giysinin tamamlayıcısı.
            Yemeklere gelince bizim kadar bol çeşitli mutfakları yok.
            Tajin; et, tavuk veya sebzeli ; güveç şeklinde pişiriliyor, uzun kapaklı toprak kaplarda servis yapılıyor.
            Kuskus ise ince bulgur üzerine et tavuk, sebze ben fazla tercih etmedim. Bizdeki bulgur pilavi çok daha lezzetli.
            Ana yemekle beraber küçük tabaklarda ayrı ayrı servis yapılan Fas salataları ise lezzetli; kimyonlu bal kabağı, kimyonlu havuç, şekerli domates salatası.
Salataların bir kısmı fazla şekerliydi, domates salatası sanki domates reçeliydi.
Nane çayı da şekerli servis yapılıyor.
            Trende tuvalete gidiyorum, direkt rayları görüyorum, rayların üzeri doğal kanalizasyon.
            Saat 16.00 da Fez garındaydık.
            Trende tanıştığımız tur şirketi olan bir kişi arkadaşına tel etti. Garda isimlerimizin yazılı olduğu bir tabela ile karşılandık. Oteline götürdü bizi. Beğenmedik. Taksi parasını verdik 25 Dirhams ve Riad tarzı yapılmış ama küçük odaları olan belikli yeni tamirat yapılmış pansiyon, orada kalmadık, 600 Dirhams istedi odaya. Bu durumda taksi parasını ödeyip kendimize kalacak yer aramaya çıktık.
Trafiğin olmadığı dar ara sokaklardan şehir merkezine doğru aktığını tahmin ettiğimiz kalabalığı takip ederek, hislerimize güvenerek şehir merkezini bulacağız. Yürürken her dakika yanımızda biten kişiler doğal arkadaşınız oluyor, sanki yıllardan beri tanışıyormuş gibi sohbete başlıyorlar..
Merkeze gelince meydana yakın bir Riyad görüyoruz, ancak fiyat iki kişi birgece için 1000 Dirham olunca orada kalmıyoruz. Yanınızda hiç tanımadığınız ama sizi hiç bırakmayan arkadaşınız bu durumda daha ucuz bir pansiyon tavsiye ediyor. Labirent sokaklar içinden geçip yine labirent sokaklardan birisinde bulunan bir kapıyı çalıyor arkadaşımız. Familie El Mustakim ev pansiyonu riyad tarzında temiz bir ev pansiyonu.
Pansiyona yerleşmemizin ardından, pansiyon sahibinin kızı Sinem bizi çarşıya internet kafeye götürdü. Çarşıyı gezdik, tekrar pansiyonu bulmayı denedik, başarılı bir yön tayini ile tekrar pansiyonu bulduk. Artık akşam yemeği için güzel bir lokanta seçilebilirdi. Lokanta arayışımız sokakta gezerek oluyor, yine sokak yardımcıları devreye giriyor. Bizi iyi bir lokantaya götürüyorlar. 1 menü ve içki içeceğimizi söyleyince servis yapmak istemiyorlar. Biz de bu hoşgörüsüzlüğe karşı lokantayı terk ediyoruz.  Lokanta arayışımız sürüyor.
Meydana bakan 4 katta Palais De Fes lokantasında karar kılıyoruz.. Şef garson cana yakın bir bayan. Yemek kalitesi güzel. İyi ki diğer lokantada kalmadık diye düşünüyoruz. Sohbet sonrası en son lokantayı terk eden biz olduk. Bira, şarap servisi vardı. Hesap ise 726 Dirham biz 750 verdik. Memnun kalktık. Sohbet iyi, yemekler iyi, her şey iyi, fiyat ucuz değil ama değer diye düşünüyoruz.
Labirentlerde pansiyonu tekrar bulma yolunda ilerlerken birden takip edildiğimizi fark ediyoruz. Biz biraz hızlanınca kukuletası başında olan o adam da hızlandı, takip ediliyorduk bu kesindi. Orta yaşlı bir adamdı, kendisini hiç görmemiştik. Bizle konuşmayı denedi. Pansiyon falan dedi. Biz tam anlamadık. Yürümeye devam ettik. O da bizi takip edip pansiyon demeye devam etti.
Sonra anladık ki, bizim kaldığımız pansiyonun sahibi imiş, biz karısı ile tanışmıştık. Eşini görmemiştik. Biz gecikince bizi aramaya çıkmış, pansiyonu tekrar bulamama ihtimaline karşın cadde girişinde beklemiş. Bir hayli güldük. Neyse sağ salim pansiyondayız. Temiz çarşaflar temiz oda. Ev pansiyonu olarak beklentilerin kat kat üstünde. Pınar su içecek ama şişe suyu nerede bulunacak? O vakitte, labirentlerde bir daha geri dönüp bakkal aramak göze alınamıyor.  Türkiye’de şişe suyu içen şahsiyet için Fez şehrinde çeşme suyu son şans oluyor. Neyse ki Fez’de çeşme suyu içiliyormuş.
Pansiyon sahibi, gece kukuletalı bizi sokaklarda arayan şahıs Ahmet Mostakim. Sabah kahvaltıyı evde yapacağız kahvaltı fiyata dahil. Klasik Fas kahvaltısı küçük, sade ve tabii yanında nane çayı bol şekerli.
Ahmet Mostakim ile çarşıyı beraber gezmeye karar veriyoruz. Ahmet kısa bir hazırlık sonrası bayramlık entarisini giymiş halde aşağı inince ben de kendime hediye olarak kukuletali entari almaya karar verdim. Ahmet bize çarşıyı gezdiriyor. Halıcı, terlikçi ve kukuletalı erkek elbisesi satan dükkânlarda alışveriş yapıyoruz. Fiyatlar hep pazarlıklı.
Cami ziyaretine gelince önce bizi içeri almak istemiyorlar.
Türk olduğumuzu öğrenince ilgi görüyoruz. Tebessümlerle içeri buyur ediliyoruz.
Fez’de dar sokaklarda hayvanlarla yük taşınıyor. Motorlu araç ve araba giremiyor. Tabakhane şehrin tam orta yerinde kurulu. Tabakhaneler kötü kokarlar. Fez’de tabakhaneler şehrin tam ortasından geçen nehire atıklarını deşarj ediyorlar. Bunları şehrin dokusunu korumak adına şehir dışına çıkarmıyorlar herhalde diye düşünüyoruz.
Tabakların ilkel usullerle deri işlemeleri turizmin parçası olmuş. Tabakhane Fez turizminin bir parçası, anladığım kadarıyla olmazsa olmazı.
Şehri ilginç kılan geleneksel doku ve yaşam tarzı her yönüyle geçmişten kopup gelen görüntüler, Fez’in dar sokaklarında gezmek sanki zaman yolculuğuna çıkmış hissi veriyor.
Binalar topraktan yapılmış, sıvaları da toprak. Bizim ülkemizde kaybolmuş bir çok meslek burada halen yaşamakta. Sokaklarda nalbantlar var. Modern dünyaya 1, 1.5 saat uçak yolculuğu mesafesinde ancak geleneksel yaşamın her yönüyle doğal ve tüm aktörleriyle yaşadığı bir ülke Fas.
            Zaman burada durmuş saatler takılmış kalmış.
Fas ülkesi insanı turizmin önemini kavramış görünüyor. Gelenekselin korunması ve çağın gerektirdiği yeni yapılaşmanın yani yeni şehrin eski şehrin tamamen korunarak bitişiğine inşa edilmesi, eski yaşam tarzının aynen devam etmesi anlatmakla olacak bir şey değil. Görülmesi, yaşanması gereken bir hadise.
Modern dünya Fas’ta da yaşanıyor ancak eşki şehirlerin dışında bir yaşam bu. Eski şehirler bir çok şeyiyle tarihte yaşadığı gibi yaşıyorlar. Ülkeyi ilginç kılan geleneksel dokunun tüm renkleri ile geçmişteki gibi yaşıyor olması.
Tabelalar mütevazi.
Turizm adına yapılmış, turistik, turist için yapılmış ortamlar bir süre sonra anlamsızlaşıyor. Yöreyi doğal ortamında yaşamak, oraya has ne varsa yaşamak imkanı tanıyor  Fas.
Fas size bir ürün sunuyor. Gelenekleriyle, sanatlarıyla, kültürleriyle, Fas (Magribi) Fez’de yaşanıyor.
Biz eski şehirlerde konaklamayı, dahası hiç bilmediğimiz ara sokaklarda hiç tanımadığımız insanlara karşılaşmayı, denedik. Siz de deneyebilirsiniz. Ya da lüks yeni inşa edilmiş yıldızlı otellerde yeni şehir kısmında kalma imkânı her zaman mevcut.
Sokaklarda size yaklaşan ve arkadaşlık etmek isteyen kişiler size “artık yeter” dedirtebilirler. Ancak, tatilde insan daha toleranslı oluyor.
Akşam olunca yemek konusunu riske etmek istemiyoruz, yine aynı lokantaya yöneliyoruz. Biraz pahalı ama yemek kalitesi yüksek. Pansiyona dönüşte yine yolda bize yaklaşan tiplere pek yüz vermiyoruz.
***
Sabah kahvaltıda kahve de vardı nane çayı yanında. Kahvaltı kahve ile zenginleşmişti bugün herhalde Ahmet bize ayrıcalıklı hissettirmek için yapmıştı bu jesti. Tereyağı, mısır ekmeği, zeytin, reçel ile birlikte kahvaltı samimiyetimizi pekiştirdi son gün.
Pansiyon temizdi. Sıcak su için şofben vardı, biz kullanmadık.
Madinede son günümüz bayram tatiline denk geldiğinden bir çok dükkan kapalıydı.
Pansiyona dönüp eşyalarımızı almadan önce Müstakim ailesi ile birlikte fotoğraf çektirdik. Dönünce bu fotoğrafların yanına bir de Türk bayrağı ilave edip kendilerine postalayacaktım. Herhalde ulaşmıştır. Bizim bayrak Müstakim pansiyonun duvarını süslüyordur. Belki de yanında bizim çerçevesiz fotoğraf vardır kim bilir..
Meydandan tren garı 12 Dirham.
Meknes için 2 saatlik bir kısa tur tercih ediyoruz. İsabetli bir karara vardığımızı gezinin bitiminde anlıyoruz. Marakeş ve Fez sonrası Meknes çok fazla bir şey ifade etmiyor.
Meknes – Casablanca 2 kişi tren fiyatı 270 Dirham. Trende tanıştığımız Faslı kadın Türkiye hayranı İstanbula geleceğim diyor, Marakeş’e tatile gidiyorlarmış.
Türkiye çok ünlü Fas’da.
Marakeş – Casablanca – Rabat – Meknes – Fez tren seferi tek route.
Çöl turunu kış mevsiminde olduğumuz için yapmadık. Ancak şiddetle tavsiye ediliyor. Gelecek sefere çöl turu yapmadan çölde konaklamadan dönmeyeceğiz.
Akşam Casablanca Ibis Otelde konaklama 60 Euro iki kişi kahvaltı dahil Casa Voys garının hemen yanı. Otel lokantası gayet iyi ve fiyatları makul düzeyde. Şarap 35 lik 275 Dirham. Sabah kahvaltısı 04.00 de başlıyormuş.
Sabah kahvaltı sonrası Casa Voys’dan tren ile havalimanı yolundayız.
Biletimiz Royal Air Maroc, terminal 2 yazıyor bilette, terminal 2 de Royal Air Maroc görevlileri İstanbul uçuşunun terminal 3 olarak değiştiğini söylediler.
Bu arada Faslı birisi yine yanımıza yaklaşıyor, taxici imiş. Taximetre açmadan bizi terminal 3 e getiriyor. Taxiciler genel olarak taksimetre açmak istemiyorlar. 3 dakika süren yolculuğumuz sonrası borcumuzun 200 Dirham olduğunu öğrenince kalan son 25 Dirhamımızı kendisine veriyoruz ve taksici kolumuza yapışıyor bırakmıyor. Din kardeşi olmak da işe yaramıyor. Bir taraftan polis çağırıyoruz, taksici de bizi bırakmıyor. Güç bela terminal 3 e kendimizi atıyoruz. Taxici kapıdan giremiyor. Fas’da yaşadığımız en tatsız olay bu oldu.   
Royal Air Maroc’u terminal değişikliği ve belirsizlik için görevliye şikâyet ettik. Ne olacak? Hatalarını biliyorlar.
Fas kültür turizmi anlamında büyük bir potansiyel, ben görmenizi, Fas'ı yaşamanızı tavsiye ederim. Değişik bir dünya.
Kum, deniz, güneş turizmi adına büyük yatırımları sahil bölgelerinde okyanus kıyılarında.
Ülkemizde 12 ay turizm yapmanın önemli ayaklarından birisinin; doğayı, yöresel, bölgesel bizi ifade eden geleneksel değerleri korumak olduğu biliniyor mu acaba?